Urartular yaklaşık olarak M.Ö. 9. yüzyıldan 7. yüzyıla kadar varlığını sürdüren Van Gölü ve çevresinde bulunan bir uygarlıktır (Friedrich 2000: 106.) Yazının prehistorik dönemleri sonlandıracak nitelikte bir önemi mevcuttur. Yazının ilk işlevleri ve kullanım ihtiyacı, bazı ölçü ve sayımların basit işaretlerle gösterilmesine bağlanmaktadır. Devlet anlayışının ve özellikle kent sistemlerinin gelişmesiyle artı ürünün belgelenmesinde yazıya duyulan ihtiyaç artmıştır.
Urartu
Devletinden yaklaşık 2000 yıl öncesinde ortaya çıkan yazının kullanımı, Sümer
ile başlayarak Anadolu topraklarının büyük bir kısmını da kapsayan geniş bir
coğrafyada gözlemlenmektedir. Doğu Anadolu’da, Urartu topraklarının yazı
sistemleriyle tanışması, büyük olasılıkla Yukarı Mezopotamya toplulukları ile
etkileşimi sonucunda olmuştur.
“Urartu”
ismi Assur yazılı kaynaklarından bildiğimiz bir isimdir. Hurri toplumlarının
komşusu olan Urartular, kendilerinden “Biainili” olarak bahsetmişlerdir. Kendi
dillerinden ise nasıl söz ettikleri bilinmemekle beraber bazı araştırmacılar
tarafından “Kaldece” olarak ifade edilmiştir.[2]
Günümüze kadar yaklaşık 1500 kadar Urartu yazıtı tespit edilmiştir.[3]
Urartu Dilini anlayabilmek için, kullandıkları yazı sistemleri, yazılı kaynakları ve yapı bakımından özellikleri incelenmiştir. Bu bağlamda üç farklı konu başlığı altında, Urartu kültürünün daha çok filolojik (dilbilim) açıdan arkeolojiye kattığı verilerin önemi üzerinde durulacaktır.
1. Yazı Sistemi
Yazı
sistemleri, toplumların dillerine göre uygun olan işaretlerden oluşturulmaya
çalışılmıştır. Her ne kadar politik anlamda dillerin başka büyük devletlerin
yazı sistemlerinden etkilendiği görülse de, çoğu devlet kendi dillerini zamanla
kullanır hâle gelmiştir. Bunlardan biri olarak sayabileceğimiz Urartu Devleti
de ilk Assurcayı kullanmış, sonrasında kendi dilini oluşturmuştur.
Urartuların
kullandığı iki temel yazı sistemi mevcuttur. Bunlar çivi yazısı ve hiyeroglif
yazı sistemidir. Aşağıda, söz konusu iki farklı yazı sistemlerinin kullanım
alanları ve özellikleri hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır.
1. 1.1. Çivi Yazısı
Çivi
yazısı sistemi hiyerogliflere göre daha kullanışlı bir düzene sahiptir.
Hiyeroglif sistemi kelime ve kelime gruplarını sembolize ederken, çivi yazısı
sistemi sesleri de ifade eden diogramlara sahiptir.
M.Ö.
II. binyıl başlarında, Anadolu’daki yerli halkı, güneydoğudan gelen Assurlu
tüccarlar ile kurduğu ticari ve sosyal ilişki neticesinde çivi yazısı ile
tanışmıştır. Bu sayede Anadolu halkı tarihöncesi çağları geride bırakmıştır. Asurlu
tüccarların Anadolu’ya getirdikleri yazı, Sümerler tarafından yaklaşık M.Ö.
3200 tarihlerinde Sümerlerin oluşturduğu yazının Eski Assur diyalektiği ile
biçimlenmiş hâlidir.[4] Fakat
Urartu için dil bağlamında Hititlerden daha çok Mitanni-Hurri etkisinden söz
edilebilmektedir.
Çivi
yazısının Van Gölü ve çevresine gelmesi Urartu Devletinin M.Ö. 9. Yüzyılda Yeni
Assur İmparatorluğunun yazısı olan Yeni Assur çivi yazısı sistemini kabul
etmesiyle olmuştur. İlk yazıtları da Assurca yazmışlardır.[5]
Sonrasında kendilerine özgü bir dil oluşturmuşlardır.
Urartu
yazılı kaynaklarının gün geçtikçe arttığını söylemek mümkündür. Fakat, Hitit ve
Assur yazılı kaynaklarına kıyasla az sayılabilir. Urartu Krallığı için sadece 22
tanesi kil tablet üzerine işlenmiş olan yaklaşık 400-450 yazılı kaynaktan söz
edebiliriz.[6] Kil tabletlerin
kullanımının az sayıda olması kaya yazıtlarının bu denli fazla olmasını açıklar
niteliktedir. Kil tabletler daha çok ekonomik ve kralın idari işleriyle ilgili
olmalıdır.
1. 1..2. Hiyeroglif
Urartular,
Hitit hiyerogliflerine benzeyen fakat farklı bir kutsal yazı kullanmışlardır.
Resimlerin yan yana gelmesiyle oluşturulan Urartu hiyeroglifleri kendine özgü
özellikler de taşımaktadır.[7] Urartu
çivi yazısı sisteminden farklı olarak, hece yerine her işaret bir sözcüğü ifade
etmektedir.
Urartulara ait hiyeroglif yazıtlar çoğunlukla bronz eserler üzerinde krala ait tanrısal mülkiyetlerin belirtilmesi ve birçok depolama kapları üzerinde doluluk oranlarını gösteren yazıtlar şeklinde görülmektedir.[8] Bunun birden fazla nedeni olabilmektedir. Urartu Devleti zamanından belki de çok daha önceleri, hiyeroglif sembollerin temsil ettiği her bir sözcüğün, kelimeyi mi yoksa o kelimeyle ilgili başka bir şeyi mi temsil ettiği anlaşılamadığından başka bir yazı sistemine ihtiyaç duyulmuştur. Bu sebeple muhtemelen yazının Urartu Devletine ulaşmasına kadar olan süreçte hiyeroglif sistemine olan ihtiyaç en azından Doğu Anadolu bölgesinde azalma göstermiştir. Hiyeroglifin kullanım alanının da değişimi, kelimeleri ifade etmek için daha az yer kaplayan simgelere sahip olması bakımından kolaylık sağlamasına dayanmaktadır.
2. Yazılı Kaynaklar
Büyük
bir bölümü, andezit, bazalt, kireçtaşı gibi malzemeler üzerine işlenen Urartu
yazıtları çoğunlukla kale içlerinde bulunan mimari kısımlardaki; kolon, sütun,
sütun temelleri ile yüzeyleri ve açık alanlardaki stellerde bulunmaktadır. Bu
tarz yazıtların en çok Urartu Kralı Minua’ya ve ondan daha az olmak üzere
Urartu krallarından İşpuini, I. Argişti ve II. Sarduri dönemlerine tarihlendiği
görülmektedir. Askeri zaferleri ve siyasi seferleri anlatan yazıtlar ise en çok
İşpuini, Minua, I. Argişti ve II. Sarduri dönemlerine aittir. Söz konusu bu
yazıtların bazıları sadece, yazıtın hangi kral tarafından yapıldığı ve bu
yazıta zarar verecek olanlara karşı bir lanet dileği içermektedir. Kimilerinde
ise nadiren tanrılar için gerekli kurbanlar sıralanır veya tanrılardan kralı
koruması ve gözetmesi istenilmektedir.
Urartu
dilbilim araştırmalarında, yazılı kaynaklar en çok dilin kelime haznesi
hakkında bilgi vermektedir. Konu bakımından Urartu yazıtları savaştan önce
Tanrıya yalvarma ya da kazanılan zafer sonucunda Tanrıya övgüler içermektedir.
Urartu yazıtlarının ilki I. Sarduri
zamanında Assurca yazılan Van Kalesi (Tuşpa) eteklerindeki “Sardur Burcu”
(Madırburç) ’dur (Resim 1).[9]
Resim 1. Sardur
Burcu/Madırburç.
Yazıtta,
“Kral Sardur, Kral İşpuininin oğlu, ulu kral, güçlü kral, benzeri olmayan
kral, şaşılacak çoban, dil başlı uyruklarla savaşmaktan korkmayan kralın
yazıtı(dır). Kral Sardur, Kral Lutipri’nin oğlu, krallar kralı, her kraldan
haraç almış olan (benim). Kral Sardur Kral Lutipri’nin oğlu şöyle der: Bu
taşları Alniunu şehrinden getirttim ve duvarı yaptırttım.”[10]
ifadesi yer almaktadır. Yazılı
kaynaklardan Urartu siyasi akrabalıkları hakkında bilgi edinilen bir diğer
örnek Van Varak dağının eteğindeki Sarmaç’tan ele geçen yazıttır (Resim 2).[11]
Resim 2. Sarmaç’tan ele geçen yazıt.
Yazıtlar için tarihlendirme yöntemleri sonucunda metinlerde ismi geçen Üst düzey yöneticilerin ve yerleşimlerin ne zamana ait oldukları yaklaşık olarak saptanabilmektedir. Urartu coğrafyasında -kabaca Van Gölü ve çevresinde- ele geçirilen yazıtlarda 25 kabile, 2 federasyon, 2 konfederasyon, 120 ülke, 144 şehir-kale ve 4 garnizon ismi tespit edilmiştir.[12]
3. Urartu Dilinin Yapısı
Diller
genel olarak dört farklı yönden incelenmektedir. Bunlar; vokabular (kelime
haznesi), morfoloji (biçim bilgisi), fonoloji (ses özellikleri) ve sentax
(cümle kurgusu) olarak sıralanabilir.[13]
Bütün
ölü dillerin sesli kayıtları olmadığından, antik dillerin ses özelliklerini
anlamak için yazılı kaynaklardan faydalanılmaktadır. Urartu Dili için Assur
çivi yazısı sisteminin kullanıldığı daha önce de söylenmiştir. Fakat Urartu
Dili, semitik bir dil değil, muhtemelen Kafkas kökenli bir dil olduğundan bazı
seslerin okunmasında problemler oluşturmuştur. Bunun için Almancada “tsch” sesinin
Türkçede sadece “ç” harfiyle gösterilebilir olması örnek olarak verilebilir.
Ayrıca, Urartuca da bir kural olan “g” sesinin kaynaştırma sesi olarak kullanılması
Kafkas Dillerinde de bulunan bir özelliktir.[14]
Morfoloji (biçim bilgisi), dildeki sözcüklerin yapısını, köklerini, eklerini ve bunların bağlanış biçimlerini inceleyen dilbilgisidir. Urartu Dili’nde bütün isinler ünlü bir ses ile bitmektedir. [15] Bunun nedeni çivi yazısının getirmiş olduğu, her bir diogramın bir heceyi ifade etmesinden kaynaklanmaktadır. Urartu Dili’ndeki isimler çoğunlukla "i" sesi ile bitmektedir. Urartu metinlerinden sadece 1. ve 3. tekil şahıslar tespit edilmiştir. [16] Urartu Dili ergatif bir yapıya sahiptir. Ergatif yapı, öznenin, yüklemin aldığı eke göre ek almasına bağlıdır.
Cümle
kurgusu (sentax), anlatılmak istenen sözlerin, cümle içerisinde, belli bir
düzenle oluşturulmuş kelimelerle sıralanmasıdır.[17]
Urartu dili Hurri dili gibi ergatif bir yapıya sahip olduğundan geçişli ve
geçişsiz fiillerin önemi büyüktür. Geçişli yüklemlerde özne ergatif yapıdadır
ve yüklemden önce gelmektedir. Geçişsiz yüklemlerde ise öznenin yüklemden sonra
cümle içerisinde kullanıldığı görülmektedir. Morfoloji (biçim bilgisi)
bakımından diller, tek heceli, bükümlü ve bitişken olmak üzere gruplandırılmaktadır.
Bu bağlamda Urartu dili bitişken dillerdendir.[18]
Sondan eklemeli olan bu dillerde sözcük aldığı birden fazla eklerle farklı
anlamlara gelebilecek kelimeler oluşturmaktadır. Günümüzde ise Türkçe ve
Japonca bitişken diller olarak gösterilmektedir.
Ele
aldığımız temel dil özelliklerinden herhangi birisinin diğer diller ile
benzerlik göstermesi, o dillerin akraba olduklarını söyleyebilmek için yeterli
kanıt niteliği taşımamaktadır. Urartu her ne kadar Assur kültüründen
etkilenmişse de mühürlerdeki ve kaya üzerindeki konu bakımından Mezopotamya’nın
kültürel çeşitliliğini gösteren sahnelere sahip değildir. Urartu Dili,
Hint-Avrupa dil ailesine mensup değildir. Yapısı bakımından Türkçe ile
benzerlik göstermektedir.[19]
Fakat Urartu Dili, tüm özellikleri göz önüne alındığında en çok benzeri Hurrice
olarak gösterilmektedir. Gariptir ki Hurricenin Yakındoğu’da Urartu Dili
dışında akrabalık ilişkisi bulunan başka bir dil yoktur.[20]
Hurri-Urartu ilişkisinin temel nedeni Hurri halkının M.Ö. 2. binyılda Van Gölü
ve çevresinde yaşadığı düşüncesi olmalıdır. M. N. Van Loon’un konu hakkındaki
görüşü şu şekildedir:
“Urartu Dili aslında Kuzey
Mezopotamya, Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu’da M.Ö. 2. binde konuşulan Hurri
Dilinden doğrudan doğruya gelişmiş olamaz. Ancak aynı bölgeden ele geçen M.Ö.
3. bine ait bazı kısa Hurri Textleri Urartu Dilinde devam eden ve M.Ö. 2. binde
Hurri Dilinde kaybolan bazı özellikler göstermektedir. Bu nedenle, Urartu
Dilinin, Hurrilerin prehistorik çağından geldiği söylenebilir… Urartu ve Hurri
Devletleri birbirlerine çok yakın diller kullanmışlardır. Bundan dolayı, çok
önceleri ataları ortak olan bir ulustan gelmiş olmalıdırlar”.[21]
Van
Gölü ve çevresinde M.Ö. 2. binyıla ait Hurri kültür izlerine yapılan kazı ve
araştırmalar sonucunda rastlanamaması M. N. Van Loon’un fikrinin daha gerçekçi
olduğunu düşündürmektedir.
Igor
M. Diakonoff 1967-71-78 ve 1979 yıllarında yazdığı eserlerinde Urartu Dilini
Kuzey-Kafkasya Dil Grubu’nun bir dalı olarak belirtmiştir.[22]
Yapılan araştırmalar sonucunda Hurri-Urartu Dillerinin Proto Doğu Kafkas
Dili’nin bir kolu olduğu söylenebilmektedir.
Sonuç
Gösterilen
yazılı kaynaklar ele alındığında Urartu yazıtları siyasal, askeri, dini,
coğrafi, ekonomik ve sosyal yaşantı gibi birçok farklı alanda bilgiler vermektedir.
Coğrafi sınırların yazılı belgelerin bulunduğu yerleşimlere göre belirlenmesi
Urartu kültürünün ne denli yayılım gösterdiği hakkında fikir vermektedir. Bunun
dışında, eski yerleşimlerin bugün neresi olabileceği konusundaki
araştırmalarda, siyasi tarih incelemelerinde, dini karakterlerin isimleri ve
ikonografik görünümleri hakkında yazılı belgelerin yeri büyüktür. Tam
anlamıyla, yazılı belgeler, arkeolojik materyallerin yazılı belgeler ışığında
aydınlanmasını sağlamaktadır.
Urartu
yazıtları olmadığı düşünülürse, muhtemelen sadece maddi kültür kalıntılarından
yola çıkarak yorumsal bir izlenim gösterilecektir. Belki de Doğu Anadolu
bölgesi için, “Karanlık Çağ” teriminden pek de farklı olmayan bir durum söz
konusu olacaktır. “Karanlık Çağ” ile ilgili olan yanılgıların arkeoloji
bilimine verdiği zarar göz önünde bulundurulduğunda, yazının sadece ait olduğu
uygarlık için değil bulunduğu bütün coğrafya için ne denli önem taşıdığı bir
kez daha anlaşılmaktadır.
ALP 2000 Sedat Alp, “Hitit Çağında Anadolu”, TÜBİTAK, 2000 (1. Basım).
ÇİLİNGİROĞLU 1998 Altan
Çilingiroğlu, "Urartu Krallığı Tarihi ve Sanatı", Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları,
1998, s. 149-152.
DİNÇOL 1970 Ali M. Dinçol, “Eski Anadolu Dillerine Giriş”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Yayınları, 1970, s. 8-19.
ERDİL KOCAMAN 2007 Sanem Erdil Kocaman, “Urartu Kültürü Üzerindeki Geç
Hitit Etkileri”, Yüksek Lisans Tezi,
2007, s. 28-31.
FRİEDRİCH 2000 Johannes Friedrich, “Kayıp Yazılar ve Diller”, Çev.
Recai Tekoğlu, Arkeoloji ve Sanat
Yayınları, 2000.
GÜZEL 2015 Kadir Güzel, “Önasya ve Ege Uygarlıklarında İlk Yazılı
Kaynaklar”, Yüksek Lisans Tezi, 2015.
HIRÇIN 2000 Selen Hırçın, “Çivi Yazısı”, Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları, 2000.
IŞIK 2015 Kenan Işık, “Urartu Yazılı Kaynaklarında Geçen Yer
Adları ve Lokalizasyonları”, Doktora Tezi,
2015.
KÖROĞLU &
KONYAR 2011 (Ed.) Kemalettin Köroğlu & Erkan Konyar (Ed.),
"Urartu", Yapı Kredi Yayınları,
2011 (1. Basım), s. 172-185.
KUŞÇU 2005 Ertan Kuşçu, “Sözdizim ve Biçimbilim Açısından Urartu
Dili”, Yüksek Lisans Tezi, 2005.
LOON 1966 Mourits N. Loon, “Urartian Art”, 1966.
SALVİNİ 2006 Mirjo Salvini, “Urartu Tarihi ve Kültürü”, Çev. Belgin
Aksoy, Arkeoloji ve Sanat Yayınları,
2006, s. 206-221.
SEVİM 2007 İrfan
Sevim, "Tunceli Bölgesindeki Urartu Kalıntıları", Yüksek Lisans Tezi, 2007, s. 29-40.
ŞENTÜRK 2005 Şennur Şentürk (Haz.), “Van Müzesi Katoloğu”, Yapı Kredi Yayınları, 2005 (1. Basım),
s. 38-49.
VAROL 2005 Orhan Varol, “Çivi Yazılı Belgeler Işığında Urartu
Dilinin Yapısal Özellikleri”, Yüksek
Lisans Tezi, 2005.
WILHELM 2004 Gernot Wilhelm, “Urartian”, The Cambridge Encyclopedia of the Worlds Ancient Languages, 2004.
[2]
FRİEDRİCH 2000, s.106.
[3] GÜZEL
2015, s. 81-82.
[4] KÖROĞLU
& KONYAR (Ed.) 2011, s. 172.
[5] KÖROĞLU
& KONYAR (Ed.) 2011, s. 175.
[6]
ÇİLİNGİROĞLU 1998, s. 149.
[7] HIRÇIN
2000, s. 20.
[8] ERDİL
KOCAMAN 2007, s. 30.
[9] KUŞÇU
2005, s. 17.
[10] PAYNE,
R. Payne, Urartu Yazılı Belgeler Katoloğu,
1993, s. 4.
[11] KUŞÇU
2005, s. 25.
[12] IŞIK
2015, s. 362.
[13] VAROL
2005, s. 17.
[14] WILHELM
2004, s. 122.
[15] WILHELM
2004, s. 126.
[16] VAROL
2005, s. 59.
[17] VAROL
2005, s. 76.
[18] KUŞÇU
2005, s.13, 44.
[19]
ÇİLİNGİROĞLU 1998, s. 149.
[20] WILHELM
2004, s. 95.
[21] LOON
1966, s. 3.
[22]
I. M. Diakonoff, - S.A.Starostin, Huro-Urartian as an Eastearn
Caucasian Language, R. Kitzinger,
München,
1986, s. 1,2.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder