31 Temmuz 2020 Cuma

Urartu Dili ve Yazılı Kaynakları

 

    Urartular yaklaşık olarak M.Ö. 9. yüzyıldan 7. yüzyıla kadar varlığını sürdüren Van Gölü ve çevresinde bulunan bir uygarlıktır (Friedrich 2000: 106.) Yazının prehistorik dönemleri sonlandıracak nitelikte bir önemi mevcuttur. Yazının ilk işlevleri ve kullanım ihtiyacı, bazı ölçü ve sayımların basit işaretlerle gösterilmesine bağlanmaktadır. Devlet anlayışının ve özellikle kent sistemlerinin gelişmesiyle artı ürünün belgelenmesinde yazıya duyulan ihtiyaç artmıştır.

    Urartu Devletinden yaklaşık 2000 yıl öncesinde ortaya çıkan yazının kullanımı, Sümer ile başlayarak Anadolu topraklarının büyük bir kısmını da kapsayan geniş bir coğrafyada gözlemlenmektedir. Doğu Anadolu’da, Urartu topraklarının yazı sistemleriyle tanışması, büyük olasılıkla Yukarı Mezopotamya toplulukları ile etkileşimi sonucunda olmuştur.

    “Urartu” ismi Assur yazılı kaynaklarından bildiğimiz bir isimdir. Hurri toplumlarının komşusu olan Urartular, kendilerinden “Biainili” olarak bahsetmişlerdir. Kendi dillerinden ise nasıl söz ettikleri bilinmemekle beraber bazı araştırmacılar tarafından “Kaldece” olarak ifade edilmiştir.[2] Günümüze kadar yaklaşık 1500 kadar Urartu yazıtı tespit edilmiştir.[3]

    Urartu Dilini anlayabilmek için, kullandıkları yazı sistemleri, yazılı kaynakları ve yapı bakımından özellikleri incelenmiştir. Bu bağlamda üç farklı konu başlığı altında, Urartu kültürünün daha çok filolojik (dilbilim) açıdan arkeolojiye kattığı verilerin önemi üzerinde durulacaktır.

 1. Yazı Sistemi

Yazı sistemleri, toplumların dillerine göre uygun olan işaretlerden oluşturulmaya çalışılmıştır. Her ne kadar politik anlamda dillerin başka büyük devletlerin yazı sistemlerinden etkilendiği görülse de, çoğu devlet kendi dillerini zamanla kullanır hâle gelmiştir. Bunlardan biri olarak sayabileceğimiz Urartu Devleti de ilk Assurcayı kullanmış, sonrasında kendi dilini oluşturmuştur.

Urartuların kullandığı iki temel yazı sistemi mevcuttur. Bunlar çivi yazısı ve hiyeroglif yazı sistemidir. Aşağıda, söz konusu iki farklı yazı sistemlerinin kullanım alanları ve özellikleri hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır.

1.        1.1. Çivi Yazısı

    Çivi yazısı sistemi hiyerogliflere göre daha kullanışlı bir düzene sahiptir. Hiyeroglif sistemi kelime ve kelime gruplarını sembolize ederken, çivi yazısı sistemi sesleri de ifade eden diogramlara sahiptir.

    M.Ö. II. binyıl başlarında, Anadolu’daki yerli halkı, güneydoğudan gelen Assurlu tüccarlar ile kurduğu ticari ve sosyal ilişki neticesinde çivi yazısı ile tanışmıştır. Bu sayede Anadolu halkı tarihöncesi çağları geride bırakmıştır. Asurlu tüccarların Anadolu’ya getirdikleri yazı, Sümerler tarafından yaklaşık M.Ö. 3200 tarihlerinde Sümerlerin oluşturduğu yazının Eski Assur diyalektiği ile biçimlenmiş hâlidir.[4] Fakat Urartu için dil bağlamında Hititlerden daha çok Mitanni-Hurri etkisinden söz edilebilmektedir.

    Çivi yazısının Van Gölü ve çevresine gelmesi Urartu Devletinin M.Ö. 9. Yüzyılda Yeni Assur İmparatorluğunun yazısı olan Yeni Assur çivi yazısı sistemini kabul etmesiyle olmuştur. İlk yazıtları da Assurca yazmışlardır.[5] Sonrasında kendilerine özgü bir dil oluşturmuşlardır.

    Urartu yazılı kaynaklarının gün geçtikçe arttığını söylemek mümkündür. Fakat, Hitit ve Assur yazılı kaynaklarına kıyasla az sayılabilir. Urartu Krallığı için sadece 22 tanesi kil tablet üzerine işlenmiş olan yaklaşık 400-450 yazılı kaynaktan söz edebiliriz.[6] Kil tabletlerin kullanımının az sayıda olması kaya yazıtlarının bu denli fazla olmasını açıklar niteliktedir. Kil tabletler daha çok ekonomik ve kralın idari işleriyle ilgili olmalıdır.

1.        1..2. Hiyeroglif

    Urartular, Hitit hiyerogliflerine benzeyen fakat farklı bir kutsal yazı kullanmışlardır. Resimlerin yan yana gelmesiyle oluşturulan Urartu hiyeroglifleri kendine özgü özellikler de taşımaktadır.[7] Urartu çivi yazısı sisteminden farklı olarak, hece yerine her işaret bir sözcüğü ifade etmektedir.

    Urartulara ait hiyeroglif yazıtlar çoğunlukla bronz eserler üzerinde krala ait tanrısal mülkiyetlerin belirtilmesi ve birçok depolama kapları üzerinde doluluk oranlarını gösteren yazıtlar şeklinde görülmektedir.[8] Bunun birden fazla nedeni olabilmektedir. Urartu Devleti zamanından belki de çok daha önceleri, hiyeroglif sembollerin temsil ettiği her bir sözcüğün, kelimeyi mi yoksa o kelimeyle ilgili başka bir şeyi mi temsil ettiği anlaşılamadığından başka bir yazı sistemine ihtiyaç duyulmuştur. Bu sebeple muhtemelen yazının Urartu Devletine ulaşmasına kadar olan süreçte hiyeroglif sistemine olan ihtiyaç en azından Doğu Anadolu bölgesinde azalma göstermiştir. Hiyeroglifin kullanım alanının da değişimi, kelimeleri ifade etmek için daha az yer kaplayan simgelere sahip olması bakımından kolaylık sağlamasına dayanmaktadır. 

    2. Yazılı Kaynaklar

    Büyük bir bölümü, andezit, bazalt, kireçtaşı gibi malzemeler üzerine işlenen Urartu yazıtları çoğunlukla kale içlerinde bulunan mimari kısımlardaki; kolon, sütun, sütun temelleri ile yüzeyleri ve açık alanlardaki stellerde bulunmaktadır. Bu tarz yazıtların en çok Urartu Kralı Minua’ya ve ondan daha az olmak üzere Urartu krallarından İşpuini, I. Argişti ve II. Sarduri dönemlerine tarihlendiği görülmektedir. Askeri zaferleri ve siyasi seferleri anlatan yazıtlar ise en çok İşpuini, Minua, I. Argişti ve II. Sarduri dönemlerine aittir. Söz konusu bu yazıtların bazıları sadece, yazıtın hangi kral tarafından yapıldığı ve bu yazıta zarar verecek olanlara karşı bir lanet dileği içermektedir. Kimilerinde ise nadiren tanrılar için gerekli kurbanlar sıralanır veya tanrılardan kralı koruması ve gözetmesi istenilmektedir.

    Urartu dilbilim araştırmalarında, yazılı kaynaklar en çok dilin kelime haznesi hakkında bilgi vermektedir. Konu bakımından Urartu yazıtları savaştan önce Tanrıya yalvarma ya da kazanılan zafer sonucunda Tanrıya övgüler içermektedir.


    Urartu yazıtlarının ilki I. Sarduri zamanında Assurca yazılan Van Kalesi (Tuşpa) eteklerindeki “Sardur Burcu” (Madırburç) ’dur (Resim 1).[9]

Resim 1. Sardur Burcu/Madırburç.


    Yazıtta, “Kral Sardur, Kral İşpuininin oğlu, ulu kral, güçlü kral, benzeri olmayan kral, şaşılacak çoban, dil başlı uyruklarla savaşmaktan korkmayan kralın yazıtı(dır). Kral Sardur, Kral Lutipri’nin oğlu, krallar kralı, her kraldan haraç almış olan (benim). Kral Sardur Kral Lutipri’nin oğlu şöyle der: Bu taşları Alniunu şehrinden getirttim ve duvarı yaptırttım.”[10] ifadesi yer almaktadır. Yazılı kaynaklardan Urartu siyasi akrabalıkları hakkında bilgi edinilen bir diğer örnek Van Varak dağının eteğindeki Sarmaç’tan ele geçen yazıttır (Resim 2).[11]

Resim 2. Sarmaç’tan ele geçen yazıt.

    Yazıtlar için tarihlendirme yöntemleri sonucunda metinlerde ismi geçen Üst düzey yöneticilerin ve yerleşimlerin ne zamana ait oldukları yaklaşık olarak saptanabilmektedir. Urartu coğrafyasında -kabaca Van Gölü ve çevresinde- ele geçirilen yazıtlarda 25 kabile, 2 federasyon, 2 konfederasyon, 120 ülke, 144 şehir-kale ve 4 garnizon ismi tespit edilmiştir.[12]

    3Urartu Dilinin Yapısı

    Diller genel olarak dört farklı yönden incelenmektedir. Bunlar; vokabular (kelime haznesi), morfoloji (biçim bilgisi), fonoloji (ses özellikleri) ve sentax (cümle kurgusu) olarak sıralanabilir.[13]

    Bütün ölü dillerin sesli kayıtları olmadığından, antik dillerin ses özelliklerini anlamak için yazılı kaynaklardan faydalanılmaktadır. Urartu Dili için Assur çivi yazısı sisteminin kullanıldığı daha önce de söylenmiştir. Fakat Urartu Dili, semitik bir dil değil, muhtemelen Kafkas kökenli bir dil olduğundan bazı seslerin okunmasında problemler oluşturmuştur. Bunun için Almancada “tsch” sesinin Türkçede sadece “ç” harfiyle gösterilebilir olması örnek olarak verilebilir. Ayrıca, Urartuca da bir kural olan “g” sesinin kaynaştırma sesi olarak kullanılması Kafkas Dillerinde de bulunan bir özelliktir.[14]

    Morfoloji (biçim bilgisi), dildeki sözcüklerin yapısını, köklerini, eklerini ve bunların bağlanış biçimlerini inceleyen dilbilgisidir. Urartu Dili’nde bütün isinler ünlü bir ses ile bitmektedir. [15] Bunun nedeni çivi yazısının getirmiş olduğu, her bir diogramın bir heceyi ifade etmesinden kaynaklanmaktadır. Urartu Dili’ndeki isimler çoğunlukla "i" sesi ile bitmektedir. Urartu metinlerinden sadece 1. ve 3. tekil şahıslar tespit edilmiştir. [16] Urartu Dili ergatif bir yapıya sahiptir. Ergatif yapı, öznenin, yüklemin aldığı eke göre ek almasına bağlıdır.

    Cümle kurgusu (sentax), anlatılmak istenen sözlerin, cümle içerisinde, belli bir düzenle oluşturulmuş kelimelerle sıralanmasıdır.[17] Urartu dili Hurri dili gibi ergatif bir yapıya sahip olduğundan geçişli ve geçişsiz fiillerin önemi büyüktür. Geçişli yüklemlerde özne ergatif yapıdadır ve yüklemden önce gelmektedir. Geçişsiz yüklemlerde ise öznenin yüklemden sonra cümle içerisinde kullanıldığı görülmektedir. Morfoloji (biçim bilgisi) bakımından diller, tek heceli, bükümlü ve bitişken olmak üzere gruplandırılmaktadır. Bu bağlamda Urartu dili bitişken dillerdendir.[18] Sondan eklemeli olan bu dillerde sözcük aldığı birden fazla eklerle farklı anlamlara gelebilecek kelimeler oluşturmaktadır. Günümüzde ise Türkçe ve Japonca bitişken diller olarak gösterilmektedir.

    Ele aldığımız temel dil özelliklerinden herhangi birisinin diğer diller ile benzerlik göstermesi, o dillerin akraba olduklarını söyleyebilmek için yeterli kanıt niteliği taşımamaktadır. Urartu her ne kadar Assur kültüründen etkilenmişse de mühürlerdeki ve kaya üzerindeki konu bakımından Mezopotamya’nın kültürel çeşitliliğini gösteren sahnelere sahip değildir. Urartu Dili, Hint-Avrupa dil ailesine mensup değildir. Yapısı bakımından Türkçe ile benzerlik göstermektedir.[19] Fakat Urartu Dili, tüm özellikleri göz önüne alındığında en çok benzeri Hurrice olarak gösterilmektedir. Gariptir ki Hurricenin Yakındoğu’da Urartu Dili dışında akrabalık ilişkisi bulunan başka bir dil yoktur.[20] Hurri-Urartu ilişkisinin temel nedeni Hurri halkının M.Ö. 2. binyılda Van Gölü ve çevresinde yaşadığı düşüncesi olmalıdır. M. N. Van Loon’un konu hakkındaki görüşü şu şekildedir:

“Urartu Dili aslında Kuzey Mezopotamya, Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu’da M.Ö. 2. binde konuşulan Hurri Dilinden doğrudan doğruya gelişmiş olamaz. Ancak aynı bölgeden ele geçen M.Ö. 3. bine ait bazı kısa Hurri Textleri Urartu Dilinde devam eden ve M.Ö. 2. binde Hurri Dilinde kaybolan bazı özellikler göstermektedir. Bu nedenle, Urartu Dilinin, Hurrilerin prehistorik çağından geldiği söylenebilir… Urartu ve Hurri Devletleri birbirlerine çok yakın diller kullanmışlardır. Bundan dolayı, çok önceleri ataları ortak olan bir ulustan gelmiş olmalıdırlar”.[21]

    Van Gölü ve çevresinde M.Ö. 2. binyıla ait Hurri kültür izlerine yapılan kazı ve araştırmalar sonucunda rastlanamaması M. N. Van Loon’un fikrinin daha gerçekçi olduğunu düşündürmektedir.

    Igor M. Diakonoff 1967-71-78 ve 1979 yıllarında yazdığı eserlerinde Urartu Dilini Kuzey-Kafkasya Dil Grubu’nun bir dalı olarak belirtmiştir.[22] Yapılan araştırmalar sonucunda Hurri-Urartu Dillerinin Proto Doğu Kafkas Dili’nin bir kolu olduğu söylenebilmektedir.

Sonuç

    Gösterilen yazılı kaynaklar ele alındığında Urartu yazıtları siyasal, askeri, dini, coğrafi, ekonomik ve sosyal yaşantı gibi birçok farklı alanda bilgiler vermektedir. Coğrafi sınırların yazılı belgelerin bulunduğu yerleşimlere göre belirlenmesi Urartu kültürünün ne denli yayılım gösterdiği hakkında fikir vermektedir. Bunun dışında, eski yerleşimlerin bugün neresi olabileceği konusundaki araştırmalarda, siyasi tarih incelemelerinde, dini karakterlerin isimleri ve ikonografik görünümleri hakkında yazılı belgelerin yeri büyüktür. Tam anlamıyla, yazılı belgeler, arkeolojik materyallerin yazılı belgeler ışığında aydınlanmasını sağlamaktadır.

    Urartu yazıtları olmadığı düşünülürse, muhtemelen sadece maddi kültür kalıntılarından yola çıkarak yorumsal bir izlenim gösterilecektir. Belki de Doğu Anadolu bölgesi için, “Karanlık Çağ” teriminden pek de farklı olmayan bir durum söz konusu olacaktır. “Karanlık Çağ” ile ilgili olan yanılgıların arkeoloji bilimine verdiği zarar göz önünde bulundurulduğunda, yazının sadece ait olduğu uygarlık için değil bulunduğu bütün coğrafya için ne denli önem taşıdığı bir kez daha anlaşılmaktadır.

 

 

ALP 2000                                                      Sedat Alp, “Hitit Çağında Anadolu”, TÜBİTAK, 2000 (1. Basım).

ÇİLİNGİROĞLU 1998                               Altan Çilingiroğlu, "Urartu Krallığı Tarihi ve Sanatı", Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları, 1998, s. 149-152.

DİNÇOL 1970                                              Ali M. Dinçol, “Eski Anadolu Dillerine Giriş”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1970, s. 8-19.

ERDİL KOCAMAN 2007                          Sanem Erdil Kocaman, “Urartu Kültürü Üzerindeki Geç Hitit Etkileri”, Yüksek Lisans Tezi, 2007, s. 28-31.

FRİEDRİCH 2000                                       Johannes Friedrich, “Kayıp Yazılar ve Diller”, Çev. Recai Tekoğlu, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2000.

GÜZEL 2015                                                Kadir Güzel, “Önasya ve Ege Uygarlıklarında İlk Yazılı Kaynaklar”, Yüksek Lisans Tezi, 2015.

HIRÇIN 2000                                               Selen Hırçın, “Çivi Yazısı”, Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları, 2000.

IŞIK 2015                                                     Kenan Işık, “Urartu Yazılı Kaynaklarında Geçen Yer Adları ve Lokalizasyonları”, Doktora Tezi, 2015.

KÖROĞLU & KONYAR 2011 (Ed.)         Kemalettin Köroğlu & Erkan Konyar (Ed.), "Urartu", Yapı Kredi Yayınları, 2011 (1. Basım), s. 172-185.

KUŞÇU 2005                                                Ertan Kuşçu, “Sözdizim ve Biçimbilim Açısından Urartu Dili”, Yüksek Lisans Tezi, 2005.

LOON 1966                                                  Mourits N. Loon, “Urartian Art”, 1966.

SALVİNİ 2006                                             Mirjo Salvini, “Urartu Tarihi ve Kültürü”, Çev. Belgin Aksoy, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2006, s. 206-221.

SEVİM 2007                                                 İrfan Sevim, "Tunceli Bölgesindeki Urartu Kalıntıları", Yüksek Lisans Tezi, 2007, s. 29-40.

ŞENTÜRK 2005                                          Şennur Şentürk (Haz.), “Van Müzesi Katoloğu”, Yapı Kredi Yayınları, 2005 (1. Basım), s. 38-49.

VAROL 2005                                               Orhan Varol, “Çivi Yazılı Belgeler Işığında Urartu Dilinin Yapısal Özellikleri”, Yüksek Lisans Tezi, 2005.

WILHELM 2004                                         Gernot Wilhelm, “Urartian”, The Cambridge Encyclopedia of the Worlds Ancient Languages, 2004.



[1] 

[2] FRİEDRİCH 2000, s.106.

[3] GÜZEL 2015, s. 81-82.

[4] KÖROĞLU & KONYAR (Ed.) 2011, s. 172.

[5] KÖROĞLU & KONYAR (Ed.) 2011, s. 175.

[6] ÇİLİNGİROĞLU 1998, s. 149.

[7] HIRÇIN 2000, s. 20.

[8] ERDİL KOCAMAN 2007, s. 30.

[9] KUŞÇU 2005, s. 17.

[10] PAYNE, R. Payne, Urartu Yazılı Belgeler Katoloğu, 1993, s. 4.

[11] KUŞÇU 2005, s. 25.

[12] IŞIK 2015, s. 362.

[13] VAROL 2005, s. 17.

[14] WILHELM 2004, s. 122.

[15] WILHELM 2004, s. 126.

[16] VAROL 2005, s. 59.

[17] VAROL 2005, s. 76.

[18] KUŞÇU 2005, s.13, 44.

[19] ÇİLİNGİROĞLU 1998, s. 149.

[20] WILHELM 2004, s. 95.

[21] LOON 1966, s. 3.

[22] I. M. Diakonoff, - S.A.Starostin, Huro-Urartian as an Eastearn Caucasian Language, R. Kitzinger,

München, 1986, s.  1,2.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder